Musahipzade Celal

Sanatçı Emre Başoğlu
Yapım Tarihi 2005
Boyutu 50 cm.
Tekniği Bronz Döküm

Musahipzade Celal

Musahipzade Celal, (d. 31 Ağustos 1868, İstanbul – ö. 20 Temmuz 1959, İstanbul) Osmanlı Devleti’nin batılılaşma sürecinde bulunduğu dönemde yaşamış ilk önemli yerli tiyatro yazarlarımızdan biridir. Önce Meşrutiyet’in, ardından da Cumhuriyet’in ilanına tanık olmuştur. Onun tiyatro yazarlığına yöneldiği dönemde, Türk tiyatrosu da yüzünü batıya dönmüş durumdadır.

Edebiyat alanında ilk yazılı tiyatro eserleri verilmeye başlamış, yazarlar tiyatro sanatını edebiyatın önemli bir türü olarak görmeye başlamışlardır. 1908 yılında Meşrutiyet’in ilanı ile Abdülhamit’in baskıcı yönetiminin kalkması, tiyatro hayatını canlandırmış, böylece tiyatro alanında yetkin, yalnızca tiyatro eseri veren iki önemli yazar yetişmiştir. Bunlardan birisi yapıtlarında daha çok toplumsal konuları işleyen İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, diğeriyse günlük yaşamı ele alan Musahipzade Celal’dir.

Musahipzade Celal Batı uygarlıklarını model almış Osmanlı’nın son dönemi ile genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde yaşamış bir yazar olmakla birlikte daha çok Doğu’lu bir kimliğe sahiptir. Doğu terbiyesine uygun yetiştirilmiş, alçakgönüllü, tamahkâr, yumuşak huylu, hırslarından arınmış hatırşinas ve nazik kişiliği ile tam bir İstanbul beyefendisidir Musahipzade Celal. Geçmişe, geçmişin değerlerine romantik bir özlem duyar. Bu yüzden de konularını daima ilgisini çekmiş olan tarihten alır. Ancak onun tarihe yaklaşımı, döneminin yazarlarından ya da Batı’daki benzerlerinden farklıdır, onlar gibi tarihi olayları ve bu olayların kahramanlarını işlemez eserlerinde. Tarih onun için, Osmanlı hayatından kesitler sunmasını sağlayan bir malzemedir. Musahipzade Celal tarihten oyunlarındaki atmosferi yaratmak için yararlanırken, ele aldığı dönemin yaşantısına dair pek çok ayrıntıyı gözler önüne serer.

Yazarın eski Osmanlı değerlerine duyduğu özlemin başlıca sebebi, eski ve köklü bir aileden geliyor olmasıdır. Kâtip olan babası onu erken yaşta edebiyatla tanıştırmış, musahip ve bestekâr olan dedesinin etkisiyle, eski saray yaşantısına, Osmanlı asilzadelerinin değerlerine aşina olarak büyümüştür. Eserlerinde de bu değerlerin giderek bozulmasını eleştirdiği görülür. Bu değerler içinde, Osmanlı’da Ahilik teşkilatına dönüşmüş olan lonca sistemi özel bir yer tutar. Çalışmanın ve emeğin ödüllendirildiği, toplumsal statünün, saygınlığın çalışarak kazanıldığı lonca sistemi, Musahipzade’nin eserlerinde toplumsal düzeni sağlayan en önemli kurum olarak yüceltilir, bu sistemin giderek bozulması ise toplumsal yozlaşmaya neden olan önemli bir etken olarak gösterilir.

Musahipzade Celal, sanatla iç içe olan aile ortamı sayesinde, erken yaşta tanıştığı tiyatroda ilk deneyimlerini sahne üzerinde yaşamıştır. Bir süre çeşitli ortaoyunu topluluklarında zenne rollerine çıkmıştır. Eserlerinde görülen halk tiyatrosu izleri onun bu deneyimlerinin uzantısıdır. Oyunculuk deneyimine ve pek çok oyun izlemesine karşın, yazarlık konusunda kendine güvenini kazanması zaman almıştır. Bâbıâli’nde tercüme odası hülefalığı yaparken tiyatro eseri yazma denemelerine girişmiş, ancak bu çalışmalarını yayımlamamıştır. Bunda 2. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminin payı büyüktür. 1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle oluşan özgürlük havası tiyatro hayatını canlandırmış, sanatçı ve aydınlarda bu ortam içinde pek çok yeni girişimlerde bulunmaya başlamışlardır. Musahipzade Celal de bu ortam içinde eserlerini yayımlayacak ve oynatacak fırsatı bulmuştur. Manakyan Tiyatrosu’nda izlediği pek çok çeviri oyun ile Batı Tiyatrosu’nun birikimini inceleme ve dağarcığına katma olanağı yakalamış olan yazar, geleneksel tiyatro konusundaki birikimini Batı Tiyatrosu kalıpları içinde sentezleyebilen usta bir yazar olmuştur. Oyunları ilk olarak Manakyan Tiyatrosu’nda sahnelenmiş, büyük beğeni görmüştür.

Geleneksel halk tiyatrosunun eğlendirme işlevinin, komedi yoluyla taşlama etkisinin farkında olan yazar, tiyatronun bu yanına ağırlık vermiş, daha çok komedi tarzında eserler kaleme almıştır. Tarih sayfaları arasında belli belirsiz seçilen halk yaşantısını, yerel ve döneme özgü niteliklerini koruyarak, kendi deyimiyle müzikli komediler yoluyla sahneye taşımak isteyen Musahipzade’nin pek çoğu defalarca sergilenmiş olan 20’den fazla oyunu bulunmaktadır. Yedekçi, yazarın 1919 yılında yazdığı erken dönem oyunlarındandır. Başlıca eserleri arasında İstanbul Efendisi (1913), Macun Hokkası (1916), Atlı Ases (1921), İtaat İlamı (1923), Fermanlı Deli Hazretleri (1924), Aynaroz Kadısı (1927), Bir Kavuk Devrildi (1929) ve Pazartesi Perşembe (1931) sıralanabilir.